25 Kasım 2015 Çarşamba

rusya'ya yakınlaşırken uzaklaşacak mıyız?

akp'nin yenilenmiş ve evrilen bir parti olduğunu varsayan yok. ayrıca, akp'yi tek adam partisi sayanlar da çoğunluk. oysa, yokları var ya da varları yoksayacak akıl gelişmiş değil.

türkiye'de ve çevresinde her olayı değişmez [var/yok]sayımlarla değerlendirmek sıradanlığını sürdürüyor.

bir ara, "eksen kayıyor" ya da "şangay beşlisi" nereden çıktı; olurdu, olmazdı olağan sayıldı. pekçok öngörülerde olduğu gibi yeni gelişimlerle, abd/ab ekseninden uzaklaşamayacağımız yaşandı. ayrıca, uzun süredir, rusya'yla son yüzyılda gerilemek bilmeyen yaklaşımla gelişiyordu tükiye rusya ilişkileri. rusya'nın uçağını, sınırlarımızı kurallara aykırı olarak zorladığı gerekçesiyle zorla indirmemizden sonra, türkiye rusya ilişkileri ne olacaktır?

biraz geriye giderek göreceklerimizi atlayamayız. abd/ab birlik olarak, rusya'yı, ukrayna'daki rus kazanımlarına tepki olarak çember içine almak ve tutmak istiyordu. türkiye, görünürde doğal olarak rusya'nın çember içinde tutulması birlikteliğindeydi. rus uçağının düşürülmesi sonucu rusya'nın türkiye üzerinden çemberi yarması zorlaştı.

rusya'nın uçağının düşürülmesinden sonraki tepkilerde türkiye'nin içinde siyasi olarak parçalanmışlığının uzlaşmadığından öteye uzlaşır olmadığı da göründü. türkiye'nin tepkisini akp'ye indirgemekle ve akp'nin yönetiminin biçimlendiği varsayılan öngörülerle birleştirilerek, neredeyse, rusya türkiye'yi vurursa akp bitecek ve bitmeli sayanlar var. türkiye'nin akp'yle bitmesinden öteye akp'nin türkiye'yi bitirmeden akp'yi bitirecek her güçe destek verecek söylemlerin olması ürkütücüdür. türkiye'de, ulusallıktan uzaklaşmanın getirdiği ağır ve üzünç verici durumdur bu. gelinen bu noktadan yola çıkarak, esad uzantılarından öteye rusya uzantıları da türkiye'de güç olur mu?

düşündürücü olan da şudur: rusya'yla akp karşıtlığı yaptığını sananların bir varsayımı da, türkiye'nin abd/ab ile yönlendiğini düşündüklerini söyleyip abd/ab karşıtlığı yaptıklarını sanmalarıdır. yine abd/ab'nin akp'den çoktan caydığını ve akp'yi yoketme tasarımlarından dönülmezliğini öngörenlerin de benzer söylemlere katılanlar olduğunu atlayamayız. sonuçta, ne kalıyor geriye? akp gitsin de, o gitsin de, sonrası ne olursa olsun mu? akp ve o gidince türkiye'de siz mi olursunuz, biz mi oluruz diye düşünme o akıllarda çoktan yitti gitti.

akp, rusya'yla yakınlaşıyor muydu; yoksa, hiç de yakın olmadı mı diyeceğiz? ilk önce bu soruya yanıt aramamız gerekir. benzeri ve tamamlayıcı olarak da, şunu düşünmek gerekmez mi: abd/ab, akp'den uzaklaşıyor muydu ya da akp mi abd/ab'den uzaklaşıyordu?

rusya uçağının türkiye yanından düşürülmesi kendi başına yükümlülüğü zorlu bir eylemdir. tepkilerde, ulusalcı olan olmayan tepkilerin ilkelliği ise türkiye'nin yarınına ilişkin daha da zorlu günlerin öncesinde olduğumuzu gösteriyor.

türkiye'nin, abd/ab'den bağımsız ve abd/ab'yle uyumlu ya da rusya'yla karşıtlaşmadan bağımsız olabileceğini düşünmek akılları akp'de yok da, akp karşıtlarında var mı?

bu arada, akp yürütme gücü oluştu ve etkisi gölgede kaldı. akp'de çoklu bir uzlaşımla kurulan yürütme, akp'nin gücü müdür; yoksa, akp'nin güçsüzlüğünün ötelenmesi gereği midir kestirmek zordur. şunu söyleyebiliriz: akp'nin içinde karşıtlaşmaktan olabildiğince kaçınan parçalar ve parçacıklar yeniden birbirlerine zorunlu bir uyumu buldu. ne güne değin sorusunu, uzakta değildir diye yanıtlayamayız.

akp'nin tbmm'de okunan yeni yürütme programında iki ana konu var: birisi iktisadi düzelmeyle yeniden kalkınma; ikincisi de, başkanlıkla türkiye'ye nitelik değişimi. bu iki konu da, içeride dışarıda gerilimi ya da savaş durumunu kaldıramayacak hedefler değil midir? durduk yerde, akp rusya uçağını düşürdü varsayımı sallantıya düşmüyor mu? yarın rusya ve rusya'nın türkiye'deki uzantıları olmayacak gerilimlere neden olduklarında da akp gündemi saptırdı diye mi alınacaktır? içte ve dışta gerilimle anayasa nasıl değişir; iktisadi düzelme mi olur? biraz daha akıllı düşünmek ve tepkide sorumluluğa dünden çok gereksinim var türkiye'de.

sonuçta, türkiye'nin, abd/ab ile uyumluluğunu sürdürürken rusya'dan uzaklaşmadan olmasının sonuna mı gelinsin isteniyor?

25 kasım 2015, new york, ny.

4 Kasım 2015 Çarşamba

1 kasım'la başkanlık, anayasa, korku.

7 haziran'da başkanlık seçimi yapılmadı mı? 7 haziran akşamı ortak kanı neydi? "seni başkan yaptırmadık" sevinciyle "o başkan olmayacak" güveni ortalığı kaplamadı mı?

"başkanlık" geride kalmıştı ve bu seçimde enaz söylenen "başkanlık" olmadı mı? bunları yeniden anımsamanın yararı var mı; gereken bu mudur? gereği vardır ve dünden de gereklidir anımsamak. şunu gören, gösteren olmuyor: dün ya da açık deyişle 7 haziran'da yanılınan değerlendirmelerin başında geleni olan "başkanlık" olmadı denmesi benzeri, 1 kasım akşamı ilk değerlendirmelerimiz de neden yanlış ya da yanıltıcı olmasın? soru budur önce: nasıl oluyor da sürüleşme gerçekleniyor? nedir bu kendine güvenme yerine akp'den korku?

7 haziran'da zorla da olsa akp sarsılmıştı ve gerileme sürecine girebilirdi. 1 kasım'da ise gerilemeyi bırakalım, olmayacak yüzdeyle akp çoğalmasına ilk tepkiler nelerdi? hırsızlar, üretimimizi, değerlerimizi çaldıkları gibi oylarımızı da çaldılar. oysa soru şudur hep: ya düşündüğümüz gibi değilse; ya oylar çalınmadıysa? yanlış sorulara verilen yanıtlarla günümüzde de yanılıyor olabiliriz. bu bir. üç düşman çıktı 1 kasım akşamı ortaya: herzamanki gibi o, herzaman düşman devlet(hem de bahçeli olanı da eklenerek) ve nedense sonunda, hdp'ye yön verdiğini/vereceğini sananların geldikleri(yanıldıkları) pkk. bir de: "nakarat" olarak "chp"den olmazlanma/küçümseme ile istanbul sermayesi. ya bunlar yeni sürüleşme güdüleriyse?

seçim bitmiş ve nasıl bir akp'yle karşı karşıyayız diye düşünmeden biriktirdiğimiz taşları dökmekte/atmakta durmak dinlenmek yok.

davutoğlu, 1 kasım akşamı, "başkanlık" dedi; anayasa dedi. der; desin diyen yok. işte geldiler; işte sattılar; işte oldubitti. nasıl olur; olur mu? 2002'den bu yana olmayan ve ak sanıldıklarında olmamışı onca kirlenme ve arınma yaşamadıktan sonra nasıl yapabilirler sorgusu yok. anında, yaparlar, yapacaklar! yapamazlar, yapamayacaklar. nedenleri çoktur. gelen dört yılda nice dönüp dönüp değerlendireceğiz.

anayasa, geçerli ve yürürlükteki anayasayla değiştirilebilir. o söyledi; davutoğlu söyledi; ben biliyordum bunlar olacaktı; yanıldılar tepkileriyle korkularıyla olmaz. kolay mı; olabilir mi cumhuriyet'in niteliklerini, demokrasi içinde değiştirebilmek?

1969'da ap, yüzde 46,55 oyçokluğu ve tbmm çoğunluğu için gerekli 226'dan otuz milletvekili artıyla 256'ya varmış parti anayasa yapamadı. 1965'ten 1969 seçimlerine değin, süleyman demirel'in, ap'nin kalkınma dışında en büyük hedefi 1961 anayasası'nı değiştirmek idi. 1969 seçimlerinde oy istemi "anayasa değiştirmek" odağında gelişti. yürütmeyi kısıtlıyordu 1961 anayasası. 1960 ihtilâli neden yapılmıştı? çoğunluğu ve yürütmeyi kısıtlamak için. 1969 seçimlerinden anayasa değişikliği gücüne erişilemedi. 12 ekim 1969'da çoğunlukla seçim kazanmış ap'nin, 1970 şubat sonunda, bütçesi onaylanmadı; hem de ap oylarıyla. sonrası iki yıl süren kargaşa. 1971 muhtıra'sının getirisi ne oldu? anayasa değişimleri. nasıl oldu? tbmm'de, ap oylarıyla, chp oylarıyla ve tüm partilerin oylarıyla.

1 kasım seçimleri başkanlık getirir mi? önce tbmm oluşsun; yürütme belirlensin; tbmm'den güvenoyu alsın. o süreçte tartışma olur. bugün yapılan anlamsız bir sapmadır. nereden biliyoruz akp yürütmeyi oluşturmada tıkanmayacak? nereden çıkarıyoruz akp'nin tüm varlığıyla "başkanlık" istediğini?

önce tbmm oluşmalıdır ve akp içi dengeler nasıl oluşacaktır anlaşılmalıdır. sonra da: yürütme nasıl oluşacaktır? akp seçim sürecinde birarada tuttuklarına dışarıdan kattıklarına yürütmede ne verebilir? dengeleri nasıl koruyabilir?

anayasa değişikliği için akp'nin tümünün oylarından öteye chp'den de, mhp'den de, hdp'den de oy gerekecektir. nereden biliyoruz bunlardan biriyle olacak? akp, hem hdp'yle hem mhp'yle nasıl olabilir? olunabilseydi, 7 haziran yetiyordu. mhp'yle de olabilir; hdp'yle de olabilir ve çok açıktır ki chp'yle de olabilir ama, herbiriyle oluşacak anayasa değişik olur.

akp'nin tbmm'de tüm oylarını koruyabilmesi kimle olabileceğine bağlı olmayacak mı? akp, tümüyle de olabilir; hiçbiriyle de olmayabilir. dört parçanın dördünün de kendi içlerinde zayıflıklarını nasıl yoksayabiliriz? mhp'nin akp'yle olacağı gibi, akp'yle olmayacakları da açık değil mi? benzerini, hdp için de öngörmemiz gerekir. akp, başkanlık diye hdp'den aldığı oyların hdp'de yaratacağı parçalanma düzeyinde akp'de parçalanma olmayacağını neye dayanarak öngörüyoruz?

öyle görünüyor ki: siyaseti, benim istediğim olsun birlikteliklerini kurmaktan önce, benim korkularım gerçekleşecek öngörüsüzlüğüyle tepkiciliği, 1 kasım'la da sürüyor ve durmayacak.

"başkanlık" korkusu yayanları epeyi kuşkuyla izlemek gerekir. başkanlık istiyorlar diye tbmm'den başkanlık ve halkoylaması çıkar beklentisi hem erkendir; hem de temelleri güçsüzdür. tbmm'deki dört parça kendi birliklerini korusunlar önce. akp "başkanlık" isteyebilir ama, alamayacağı tek güç "başkanlık'tır. yaşayarak öğreneceğiz yine.

4 kasım 2015, college station, texas.

3 Kasım 2015 Salı

tepkilerin siyahı, beyazı...

1 kasım'da demokrasi devrimi beklemek güzel bir "hayal" idi. olmadı diye "sükût-u hayal" yaşamak anlaşılır durumdur. geçmelidir; geçecektir.

yine de, iki uçta olanlara katılmak büyük yanlıştır: birisi, ülkeyi terkediyorum; türkiye benim ülkem değil tepkisidir. kaçış insanlara özgüdür; anlaşılır. şunu da iyi biliyoruz: kaçışla birlikte düşlerini yaşayamazsın; daha da yıkılırsın. bu kara düşüncelere kapılanların yok düzeyde olması 1 kasım sonrasının ilk umududur. bir de teslim olanlar var. bana mı kaldı sizlerin yanında olmak yanlışı. karşıtının gücünü anlamak, güçlü olmanın ön koşuludur. güç de sürekli değildir. bugün yüzde 49 olarak gerçeklenmiş güç de yozlaşacaktır.

japonya'da "ldp(liberal democrat party)" kırk yılı aşkın kesintisiz iktidarını korudu. 1990'larla yozlaşan güç, o gün bugündür gücünü yenileyemiyor. çok açıktır ki, "ldp" yerine gelenler de sürekli olamıyor ve yeniden "ldp"ye dönülüyor. türkiye'de, 7 ocak 1946'da kurulan demokrat parti, güç yozlaşması yaşamaktan kurtulamadı. sürekli ve yeniden yeniden demokrat parti'ye dönüş özleniyor. 1950 sonrası demokrat parti bitmiştir ve sonrasında gelenler de yozlaşmaktan uzak kalamadılar; içeriden dışarıdan dağıldılar, dağıtıldılar.

türkiye'de bir türlü anlatılamayan ya da anlamaktan uzak kalınan da, akp'nin demokrat parti olmadığıdır. akp'nin, demokrat parti'nin, 1950'de özgürleştirdiği toplumsallıkların sonucu ve uzantısı olduğu açıktır ama, akp, demokrat parti değildir. akp dışından da, akp içinden demokrat parti çıkmadı, çıkmıyor. bu durumda istenen demokrat parti değildir. akp'den, akp öncesinden çok, akp sonrası partisi olmalıdır.

demokrasiyi yoksayan nitelemeler ya da küçültmelerle demokraside olmamaktan tepki duymak abartılı oluyor. önce yaşananı, seçimle katıldığımız düzeni önemsemek gerekiyor; seçimden seçime değil. daha da önemlisi benim gibilerin temizliğini aşmak gerekir. japonya'da ldp uzun süreli iktidardan düştüğünden bu yana "temiz" parti kuruluyor; yürümüyor; batıyor. yaşamlarının her ilişkisi temiz olmuş insanların siyasetten uzak durmaları anlaşılabilir ama, siyasette "birliktelikler kurmak" ilk adımsa, süreklilik de ardından gelenidir. demokrasilerde nicelik belirleyici oluyor.

siyaset iktidar olmak içindir. iktidar olanı kirli ve yalnız kendini temiz saymak siyaset değildir. temiz kalmak, temiz olmak insanın doğalıdır. iktidarla güç yozlaşması siyasetin zorunlu değil ama, ençok yaşanan sonucudur. iktidar yolunda temiz, iktidarda kirlenmek yozlaşma dediğimizdir.

gün, karşıtlarını kirli göstermekten önce, kendinin temiz olduğunu gösteremediğinin nedenlerini bulmaktır.

boşuna demediler ilk günden: yeni bir sayfa açıyoruz. akp yozlaşmıştı; güç budalası olmuştu. yeniden arınıp geldik gösterisinden güçlü çıktılar. ne güne değin temizliklerini koruyabilirler ya da hiç arınmadılar ki, anlatılması gereken zorlu bir uğraşı gerektiriyor. kısacası, ne karalar bağlanacak gündür ne de kaçış ve teslimiyet günüdür. gün, siyaseti yenilemek ve yeniden uğraş günüdür.

3 kasım 2015, college station, texas.

1 Kasım 2015 Pazar

ilk izlenimler belirleyicidir.

beklenen neden olmadı ya da olanlar neden oldu zamanla anlaşılacaktır. ilk izlenimler yarını da belirleyici olur çokluk.

7 haziran'da birkaç günlük sevincin sürdürülür olmadığı yaşandı. akp beklenenin çok üstünde oy oranıyla tbmm'de egemen olmayı başardı. 7 haziran sonrası biran için sessizleşen akp'nin, parçalanmadan, dağılmadan sürmesini açıklamakta yanıltıcı olmamak gerekir. 1 kasım'ın ilk sonuçlarıyla yaşanan tepkileri yarına yönelik değerlendirmekte iyimser olmak kolay değildir.

7 haziran'ın tek kazananı hdp idi. akp'nin büyüsü gitmişti. akp'nin yıpranmış kurucuları da, akp'yle siyasette yükselmiş olanlar da yenilgiye direndiler; teslim olmadılar. bugün akp kazanımı varsa onlar yarının akp'sidir. 1 kasım'la küçümsenen ve yoksayılan ahmet davutoğlu en öndedir. 7 haziran akşamı yenilgiyi yoksayan ahmet davutoğlu, akp benim demesiyle akp'de yükselişi getirdi diye düşünmeliyiz. siyasi olarak yenilgi anlarında gösterilen direncin getirisidir diye almalıyız davutoğlu seçmesini. davutoğlu'nun akp'yi sahiplenmeyle birlikte pkk üzerine yokedici, silâhsızlandırma siyasetinin de eklenmesini yoksayamayız. 7 haziran öncesinde açılımda akp'nin gösterdiği zayıflıkla uyuşmayan sertlik ve güç gösterisi akp'yi korumuştur.

bu noktadan sonra, akp'nin yeniden açılım diye tbmm dışında arayışlara yönelmesi, akp'yi yeniden küçültür. akp, 7 haziran sonrası siyasetiyle direndikçe, mhp'nin varoluşu geriler. akp'nin mhp tabanından daha alacağı oy vardır. akp'nin, mhp dışında, hdp'nin doğudaki oylarından da oy kazanımı olur mu? 1 kasım'da çok olmasa da olabilirliği yaşanmıştır. 1 kasım'la kazananın davutoğlu akp'si ile yitirenlerin mhp ve hdp olmasını anlamamakta direnenler, yarın daha da küçüleceklerini anlamakta zorlanacaklardır.

ya chp? chp 1965'le başlayan ve 1973-1977 evresinde doruğuna çıkan yenileşmesini, 1979'dan bu yana, zaman zaman küçülerek, korumuştur. parti yönetiminde en devingen olan chp, türkiye'nin geleceği konusundaki durağan ve değişene en tutucu parti olarak yol ayrımındadır. chp'de yeni yönetimi 1973-1977 programıyla sürdürmek olanaksızdır.

akp küçülerek değil de büyüyerek mi çatlar günümüzün ve türkiye'nin yarınının temel sorusudur. akp'yle değişmeyen türkiye'de, değişen akp'yle türkiye değişir mi? davutoğlu'nun akp'si akp'nin kuruluş sonrasıdır. kurucu akpliler geride kalmıştır. akp'yle siyasete başlamışların akp'si ne denli sürekli olur, nereye değin korunur eylemliliği 1 kasım'la başlayandır. akp'nin kurucu dönemindeki iç çatışmaları, akp içinde bastırmakta başarılı olan akp, yeni döneminde de, iç karşıtlıkları akp içinde uzlaştırmayı sürdürür mü?

mhp, hdp ve chp kendi içlerinde uğraşırken, akp de kendi içine düşmekten nasıl uzak kalabilir? türkiye'nin çevre koşulları değişmemiştir: ırak, suriye ve iran küreselde belirsizlikleriyle yerindedir. türkiye içinde 2007'den bu yana gelişen gerilim ve yasallığın gerilemesi, yeniden yasallığın ve anayasallığın egemen oluşuna dönüşür mü? bu soruların yanıtlarıyla yanıtlamayı siyasete uygulayanlar yarının türkiye'sinde olur. bu soruların demokrasi dışındaki arayışlarla çözümlenmesi günümüzde gündem dışıdır. doğrular açıktır; bakalım kimler, yanlışlarını sürdürmekten uzak kalamayacaklar?

1 kasım 2015, college station, texas.

22 Ekim 2015 Perşembe

bizimdi, bizdendi...

düzenli okur olduğum iki yazardan biriydi çetin altan; ötekisi de ilhan selçuk. bir yığın yazarı da önüme çıktıkça okurdum. şevket süreyya aydemir yazılarını da, hıfzı veldet velidedeoğlu yazılarını da kaçırmamaya çalışırdım. ilhami soysal yazıları da kaçmazdı. 1960'ların ortasından sözediyorum; elli yıl öncesi. düzenli, günceli, yazan bugünkü gibi çok değildi. görünürde dost düşman çetin altan'ı okurdu. çetin altan adıyla çetin altan yazısıyla kavgalar olurdu.

ben okumaya başladığımda milliyet'te yazardı. sonra tip milletvekili oldu ve an geldi abdi ipekçi ile uzlaşmaz oldular. akşam'a geçti; anında\ ilhami soysal ile akşam'ı yaşatanlardı.

birgün bütçe görüşmeleri sırasında sabaha karşı tbmm'de saldırıldı diye sesini yükseltti. 1961 anayasası, özgürlükler, demokrasi deniyordu, nasıl olurdu? eşkiya meclis'te olur mu tepkisiyle 1968 şubat'ında ankara'da ilk siyasi yürüyüşe katıldım. güneşi yakmayan ankara'nın bir cumartesi yürüyüşün sonunda çetin altan'la ilhan selçuk da konuşmacı olarak katılacaktı. olmadı. kurtuluş meydanı'na varıldığında elinde demir çubuk bir kişi binlerce kişilik katılımcıları dağıttı.

sonrasında tip'in 3. kurultayı 29 ekim 1968'te ankara'da toplandı. çetin altan divan başkanı idi ve ön sırada mehmet ali aybar tek başına oturuyordu; tavandan yerlere 1968 yazı'nda itü'de ölen vedat demircioğlu'nun beyaz beze kara gölgesi işlenmiş sessiz görüntüsü sarkıyordu; seçimlerle yönetim belli olduktan sonra çetin altan'ın iki gün üst üste yazdıkları tip'te iç tartışmayı açığa vurdu. tip'in 3. "olağanüstü"  kurultay'ı ankara'da toplandı. toplantıya katılamayanlar aybar, boran, aren, altan diye tümünü yadsırken içeride çatin altan'ı eleştirenlerle çetin altan'ın savunması belirleyici oluyordu. sonrasında tip olmadı diyebiliriz. çetin altan da siyasetin içinde olmadı. 1971'e doğan avcıoğlu'nun "devrim"inde yazardı ve 1971 mayıs'ında mamak'ta hapisteydi. en önemli yapıtı "büyük gözaltı" o hapis günlerinin ürünüdür. sonrasında da, "bir yumak insan"ı kalıcı sayabiliriz. gerisi yazıların derlenmişidir. tip öncesi tiyatro oyunları vardı; unutuldu gitti. gününde de izi olmayan şiirleri ve romanları oldu. 1970'lerde etkisizleşmişti. 1980'lerle 1960'ların kasırgası esintiydi.

<<
     "Çetin Altan hayatını kaybetti"

      http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/392563/Cetin_Altan_hayatini_kaybetti.html
>>

çetin altan'ın yazıya tutkusuyla sanata, bilime, teknolojiye inancını önemsemek anlaşılırdı; zamanla, teknoloji gündelik yaşamı belirledikçe, sıradan öngörülere dönüşmüştü. köşe yazıları değil de, derinlikli denemeler yönelseydi gündeliklerden daha düşündürücü metinler kalırdı.

yazılarında anlamlandırma karmaşık değildi; düz, yalın ve tuttuğu yan açık olurdu. 1950'lerde menderes'i, 1960'larda demirel'i ve dp'yle ap'yi aziz nesin'den sonra en etkili yıpratandı. 1980'lerde özal'a ya da 2000'lerde erdoğan'a karşı sözünü kullanmaktan uzak durdu. menderes, demirel çetin altan'dan yılmadılar ama, özal'la erdoğan çetin altan'ın zehirleyici oklarına hiç hedef olmadılar.

çetin altan, 1960'larda siyaseti önemsedi ama, 1969 seçimlerinden sonra siyasetin "parlamento" dışında yapılması öngörüsüyle türkiye'de siyasetin sokaklardan öteye yapılabilirliğini istemeden saptırmış oldu. bu olgunun bilinçli yapıcısı değildi ama, tarihsel olarak "talihsiz" yapımcısı ve oyuncusu oldu. 1970'lerle ve 1980'den sonra yineleye yineleye çığrından çıkardığı "kışla-cami" gelgiti söylemi de siyasete katılımcıdan çok siyasetten kaçışa elverişli toplumsallığa katkıda bulundu. önceki kavgalarıyla soyutlamasının alayıyla son kırk yılını tamamladı. zekâ ile yeteneğin yetmeyişinin güçlü bir örneğiydi. yazı ve sanat kalıcıdır ama, çetin altan'dan kalan yazı ve sanat için kalıcıdır öngörüsü abartılı olacaktır. evrenseli önemserdi ama, yerelin ötesini bulmadı: bizimdi, bizde kaldı...

uzun bir yaşam, bugün, sessizce sonlandı; öncesinde unutulanların bilinmezliğine katıldı...

22 ekim 2015, college station, texas.

12 Eylül 2015 Cumartesi

2071'den 1 kasım'a akp.

2013'ten önce 2023 de yeterli gelmiyordu ve 2071 hedefleniyordu. ya bugün? 1 kasım, akp için en uzak hedeftir artık ve 1 kasım'ı nasıl bulacakları ya da 1 kasım akşamı ne olacakları bilinmezdir. nasıl bunca güvenle söyleyebiliyoruz?

12 eylül 2015'te, akp'nin yenilenmediğininden öteye yenilenemezliğini de gördüğümüzden güvenle söylüyoruz. akp'nin geleceği daralmıştır. akp'nin, 12 eylül 2015'ten önceki gelecek anlayışı geniş miydi sorusunun tartışması ileride tarihçilerin, toplumbilimcilerin ve siyasetbilimcilerin tartışmasıdır. günümüzün sorusu açıktır: akp nasıl oldu da 2071'den 1 kasım 2015'e geriledi?

akp, demokrasiyi çok dar çaplı bir kitle için genişletti. o konuda olmadı demek zordur. akp, türkiye'deki demokrasinin daraltıcısı olduğu, başından ve uzun süre birlikte olanlarca da genel kabul görülen konumdadır. akp'nin geleceği demokraside yokoluşun adımlarıdır.

akp'de yeniden ahmet davutoğlu'nun genel başkanlığa seçilmesi, türkiye'nin demokrasi tarihinde utanç olarak yaşanmıştır. akp büyük kongresi: tartışma, karşıtlaşma ve uzlaşım ortamı olmamış ve güç gösterisi diye anlamı ve demokrasiye katkısı olmayan sıradanlıkla geçiştirilmiştir:

<<
     "Davutoğlu: Türkiye'de olağanüstü bir durum varmış gibi gösteriliyor"

  http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/366835/Davutoglu__Turkiye_de_sanki_olaganustu_bir_durum_varmis_gibi_gosteriliyor.html
>>

bugün türkiye'de olanı göstermek değil görmekle başlanılır. akp, 7 haziran'dan yenik çıkmıştır. akp, neden yenik olduğunu anlamamakta ve parti içinde özgürce tartıştırmamayı güç gösterisi sanmaktadır. akp'nin içinde tartışılmayanın olmadığını nice yineleseler de tartışmayı sonlandıramazlar. tartışmayı akp'nin içine çekmek ve tartışmayla yenilenebilmek akp'nin güçsüzleşmesini durdurmazdı ama, akp dışında arayışlar yerine, akp içinde ve akp'yle arayışı sürdürürdü.

akp tartışma dışı kalmıştır. 1 kasım yolunda da, 7 haziran'da akp'nin neden gerilediğinden çok, 7 haziran'ın sonuçlarıyla türkiye'nin gerilediğini de anlatamaz akp. kimbilir, tarihte dp'den de güçlü ve vurucu chp karşıtlığından güç bulmuş akp; türkiye'nin tartışmasını chp'ye bırakmıştır ve tarihin nice olmazlarından biri olarak chp'nin de gerisinde kalabilir 1 kasım'da. chp, 1 kasım yolunda akp'nin tartışmaktan kaçındığı 7 haziran'ı tartışacaktır kamuoyunda. demokrasi tarihi boyunca, çokça yaşandığı gibi, chp yine akp'yi tartışmaktan çok kendinle tartışmayla hedefinden sapabilir mi? 1 kasım yolunda yaşayarak öğreneceğiz.

öyle görünüyor ki: türkiye içi ve dışı koşulları chp'yledir. akp, 7 haziran sonrasında küçülse de, yenilenmiş akp olabilirdi. 12 eylül 2015 akp büyük kongresi'ni yaşadıktan sonra 1 kasım 2015 sonrasında akp'nin olabilirliği güç yitirmiştir. bugün ortaya çıkmayanlar, korkanlar, korkutulanlar, bastırılanlar ve akp'den kaçanlar, 1 kasım akşamı ortaya çıkacaklardır ama, türkiye'de akp'yi bugüne göre daha da yıkıcı olacaklardır.

akp, türkiye'de yalıtılmıştır; 2013 haziran'ında "yedirtmeyiz" dedikleri anda ve diyenlerin yönettiği akp türkiye'de yalıtılmışlıktan kurtulamaz. akp, nasıl olur da, ben olmuyorsam biz de olmayalım diyebilir ya da benden sonra tufana katlanır? tek açıklaması vardır: demokrasi, akp'nin dar çerçevesinden de kalkmaktadır. bu durum, akp'den öteye türkiye için de tufana dönüşmemelidir. akp içinden yıkılmayan akp, akp dışından sarsılmaları zulüm yapmadan önleyemez. türkiye'de gerilim gündelikten, sıradanlaşmaktan, sürekliliğe yönelmiştir.

akp yanlış seçme yapmıştır. akp'yi seçenler 1 kasım'da yanlışı seçmekte akp'de yığılmışlıklarını sürdürecekler midir? akp'den kopmayan yığınlar tufanda akp'nin yetmezliğini yaşadıklarında tutanacakları dal, sarılacakları ne olur bilmek bugünden zordur.

2071 derken 1 kasım'a gerilemek de akp'nin durmak istemediği küçülme yürüyüşüdür.

12 eylül 2015, college station, texas.

9 Ağustos 2015 Pazar

anadolu'nun yoksulluğunun insan yanını aktarandı.

fikret otyam'ı yitirdik. 20. yüzyıl'da anadolu deyince fikret otyam üstlerde anılacaklardandır. cumhuriyet'in başladığı ve zorlandığı anadolu'nun yoksulluğunun en çarpıcı anlatımı falih rıfkı atay'ın zeytindağı'dır. sonrası yakup kadri karaosmanoğlu'nun yaban'ıdır. zeytindağı'nda, mısır'da yenik düşmüş, kudüs'te barınamamış, şam'dan uzaklaşmış cemal paşa'nın anadolu'dan istanbul'a yolculuğundaki kahırlı yakarışı gününde de, sonralarında az iz bırakmıştır. cumhuriyet'in başladığı anadolu'dur o aktarılan yılgınlıkla kızgınlık.

cumhuriyet bir coşku olarak başlamış ama, isyanla sarsılmıştır. türkiye'nin yönetebilirliği suskunlukta yaşatılmıştır. 1925'ten 1945'e suskunluktur ve epeyi yol alınmıştır. 1945'le cumhuriyet'in varoluşu ve yönlenişi değişime uğramıştır. cumhuriyet'e eleştiri 1945'le cumhuriyet'e inançlılarda yaşam bulmuştur. 1950'lerin cumhuriyet'e kırgın, küskün ve tepkili olanlarının azlığı bilinir. istanbul'a, adana'ya göçle marmara yöresinin sanayileşmede öncülüğünün ardında kalanları konu etmeyi anlamak zaman almıştır. istanbul'a yığılmalarla adana çevresindeki canlanmaları anında konu edenler zorlu dirençlerle karşılaşmıştır. doğu'nun insanlarıyla doğasının unutulmuşluğunun değişimi 1960'ları bulmuştur.

mahmut makal'ın "bizim köy"ü, yaşar kemal'in öyküleriyle ahmed arif'in anadolu'suna fikret otyam'ın gezileri eklenmiştir. 1960'lara gelindiğinde, halâ, anadolu'nun yoksul, yokluklar diyarı oluşunu cumhuriyetçiler anlamakta zorlanmıştır. ilk tepkiler bugün de geçerliliğini korumaktadır: aptallar, tembeller, eğitim eksikliği, besisizlik, devletin gücünü kötüye kullanmışlığı yanlış tanılarıyla anadolu'yu, insanını açıklamaktan yoksunluk yanılsamadır...

fikret otyam'ın sanatçı kişiliğinden ve özünden gerçekleri yerinde yaşayıp aktarma tutkusu siyaset dışıdır. anadolu gerçeğinin tarihsel yıkık ve geri kalmışlığının etkili, zorlu uğraşlarla düzelebilir oluşundaki ince yaklaşımın getirisi olmuşsa, fikret otyam bugün mutlu gitmiştir:

<<
     "Fikret Otyam'ı kaybettik"

      http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/340873/Fikret_Otyam_i_kaybettik.html
>>

anadolu, türkiye'nin yaşam bulduğu zenginliğin geniş yöresidir. anadolu, bugün de, fikret otyam'ı bağrına çağırdı. anadolu'nun içinde yoksulluklar da, karşıtlıklar da tüm karmaşıklığıyla sürüyor. yine de, fikret otyam'ı olmuş bir anadolu'nun güveni ve umudu fikret otyam'ı yaşamamış bir anadolu'dan güçlüdür, zengindir ve yoksullukların üstesinden gelinecektir.

9 ağustos 2015, college station, texas.

2 Ağustos 2015 Pazar

25 yıl öncesinin siyasileri neredeler?

tarihin çöplüğünde çürüyenler çoktur. 2 ağustos 1990'da, saddam hüseyin, zorla kazanılmış gücünü kötüye kullandı ve ırak ordusu kuveyt'e girdi. sonucu biliyoruz: saddam, gecikmeden tarihin çöplüğünü buldu ve ardından yüzbinlerin ölümü, milyonların yerinden yurdundan olmasından öteye paramparça ırak.

abd'nin gününde gücü yeni kazanmış george bush ikinci dünya savaşı sonrası en büyük saldırı için abd ve küreselde kuveyt'i kurtarma çağrısı yaptı. ülkesini bırakıp kaçmış kuveyt emiri el sabah'ın zaman içinde yokoluşunu bilen olmadı desek yanlış mıdır?

türkiye'de 1987'den sonra seçim kazanmadan cumhurbaşkanlığını sürdüren turgut özal'ın ceyhan boru hattı'nı tbmm'den yetki almadan, anap'ta tartışmadan oldubittiye getirmesinin türkiye'ye de, turgut özal'a da yararı olmadığını bugün de kabul etmeyecekler vardır. oysa tarihin acımasız çöplüğünde çürümededir özal desek doğrusu değil midir?

ya thatcher? george bush'a özal'dan sonra ilk ve anında destek vermiş thatcher üç ay içinde en uzun süreli yürüttüğü birleşik krallık başbakanlığını yitireceğini aklından geçirmezdi 2 ağustos 1990'da. tarih, thatcher için de istediği gibi işlemedi 2 ağustos 1990 kararından sonra.

gorbacov, sovyetler birliği'ni yenileyecek, özgürleştirecek derken ırak'ın yanında olacak gücü bulamadığını anladığında sovyetler birliği'nin dağılmasının hızlandığını bilenler çok azdı. gorbacov'un sovyetler birliği'ni yenilemediğini ve ırak'ta george bush'un yanında utangaç katılımını tarihin çöplüğünü karıştıranlar bulacaktır.

mitterand, kohl, 2 ağustos 1990'da george bush'a dur diyemediklerinden dolayı tarihte saygın yerdedirler denebilir mi? toşiki tayfu'yu japonya'da bile tanıyan kaldı mı? çin'in jiang zemin'i, helmut kohl'dan sonra görevde en uzun kalanı oldu 1990'ın o gününde etkin olanlardan. savaştan etkilenmeden geldi geçti ama ortadoğu cehenneminin ateşine su attı diyebilir miyiz?

kaddafi, mübarek, ürdün kralı hüseyin, hafız esad birgün sıranın kendilerinde olacağını hiç düşündüler mi o 2 ağustos 1990 günü? rafsancani, şamir, arafat etkilenmedilerse de etkileri oldu mu?

george bush, 1991'de abd ve destek ordularının savaşının başından kazanmış çıktıktan sonra ilk seçimde tartışmasız kazanacak görünümdeydi; 1992'de, abd tarihinin tek dönemlik başkanlarından anılacağı düşünülebilir miydi o gün?

2 ağustos 1990, savaşla kazanmanın getirisini düşünmeyi gerektiren bir gün olarak bilinmelidir. kazanan olmadı ve yitenleri, geri gelmeyecekleri biliyoruz. bilmeyenler de gelen yirmibeş yılda bilir olacaklardır ama, 2 ağustos'ta gidenleri geri getirecek yoktur.

2 ağustos 2015, college station, texas.

13 Temmuz 2015 Pazartesi

7 haziran'a göre yürütme.

7 haziran'ın en belirgin sonucu: 2002'nin de, 2007'nin de, 2011'in de belirleyiciliğinin yürümeyeceğini göstermesiydi. 7 haziran sonuçlarıyla yaşanan geçici sevinçler ve geçersiz değerlendirmeler yerindedir. yürütmenin oluşumu da, oluşamazlığı da 7 haziran'da ve öncesinde gizlidir. 7 haziran'ın öncesine geriye dönülmeyeceği açıktır. yeniden seçimin de bugünkü tbmm bileşiminde köklü değişim getirmeyeceğini öngörmeliyiz.

temel varsayımlarımız geçerli olduğu sürece bugünden nelerin olabilirliğini, gerçekleşeceğini düşünebiliriz.

7 haziran öncesine geri dönelim bir an ve unuttuklarımızı anımsayalım: birinci korku akp ile hdp yürütme gücü oluşturacaklar geçerliydi. olabilirdi. olmayışı akp'den de, hdp'de de dolayıdır. akp de, hdp de birlikte olmaktan, birlikte görünmekten korktular. 7 haziran'a gidişte bu büyük korku akp-hdp saflarından olduğunca, akp karşıtlarında daha da güçlüydü. 7 haziran'a göre ilk değerlendirme de şu olmalıydı: akp de, hdp de fırsatlarını yanlış değerlendirdiler. akp için de, hdp için de birliktelikleri onulmaz yıkım yaşadı.

bugün akp-hdp olabilir mi? korkusuz, etkin ve yetkin akp, hdp yönetimleri olsa olur. akp'de de, hdp'de de yönetimlerin yetkisizliği demeyelim ama, etkilerinin tartışmalı olduğu açıktır. yoksa, 8 haziran günü öne çıkabilirlerdi ve türkiye'de demokrasi geleneğinde, demokrasinin işleyişinde dur diyecek olmazdı. 7 haziran öncesi korku, 7 haziran'la gerçek oldu; akp de, hdp de yanyana olmaktan korktular. açıkçası gerçekçiydiler ve kendi tuzaklarına kendilerini kapattılar. bugün çıkabilirler mi o tuzaktan? akp'de, hdp'de kendi içlerinde parçalanmayı göze alacak yöneticiler olsa ya da akp'nin içinden, hdp'nin içinden isyancılar çıkarsa olur.

akp-hdp olmaz demenin karşılığı nedir? akp-chp de değildir; akp-mhp de değildir. akp-hdp oluşumu benzeri, akp'nin chp ya da mhp birliktelikleri de, 7 haziran öncesinde ve 7 haziran'la yapıcılıktan uzaktır. öncelikle, akp yanında, davutoğlu'nun başbakanlığında chp'yle de olsalar, mhp'yle de olsalar parti içinde güvenoylamasında çatlama olasılıkları vardır. akp birinci ve yüzde kırklık çoğunlukla güçlü görünümdedir ama, chp, mhp ve hdp birlikteliklerinin herbirinin de tek parça kalması zordur.

tbmm başkanlığı ile divan oluşumu sürecinde mhp'nin parti içinden sorgulanmasıyla, mhp karşıtlarınca yaşatılan kararlı saldırıların benzeri, yarın oluşacak yürütme oluşumunda, öteki partilerde de yaşanacağını öngörmek gerekir.

davutoğlu'nun güçsüzlüklerinden kurtulması kolay değildirden öteye olanaksızdır. nedir davutoğlu'nun güçsüzlükleri? türkiye'nin "yurtta sulh, cihanda sulh" anlayışını önce "stratejik derinlik"te derinlemesine yanıltıcı değerlendirmelerle, uygulamada, türkiye'yi içte dışta savaş uçurumunun kıyısına getirmekteki ideolojik ve siyasi öngörüsüzlüğüdür. bununla eşdeğerde ve içiçe olanı da erdoğan'a kalkan durumunda görürnmesidir. davutoğlu bu zayıflıklarını aşmak için chp'yle olmaya zorunludur. akp-chp birlikteliği davutoğlu'nu bitmesinden dönüşe elverişli konuma getirir:

<<
     "Davutoğlu: CHP ile görüşmede o konu hiç açılmadı"

     http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29540067.asp
>>

chp'de akp'yle olmak neden zorunlu görünüyor? akp'yle olamayacak chp'nin iç çalkantılarla parçalanma olasılığı yüksektir. görünürde, chp'de olası karşıtlıkları arındırdıklarını sansalar da, tartışmacılardan arınmış görünseler de, kılıçdaroğlu ve chp tartışmalıdır. seçim öncesi akplileşme yönünde her türlü uzlaşımı kolaylaştıran ve hızlandıran kılıçdaroğlu nasıl oluyor da akp'yle birlikte olmaktan uzak duramıyor? seçime birkaç gün kala "sabık yartmayız" sözü rastgele değildi diye düşünmeliyiz; o gün verilen söz bugün yerine getirilecektir.

yarın yenilenecek seçimlerde, mhp'nin iktidarın parçası olmamaktaki inadıyla, chp'nin inandırıcılıktan yoksun iktidarın parçası olma esnekliği seçmenleri nasıl etkiler? çok etkili olmayacağını öngörmeliyiz.

yeni dönemin belirgin özelliği ağırdan açığa çıkıyor: mhp'yi akp'yle denetlerken, hdp'yi de chp'yle denetleme sürecindeyiz; 7 haziran'ın getirdiği budur. 7 haziran öncesindeyse: akp hdp'yi denetlemedeydi; chp de mhp'yi denetler görünüyordu.

akp-chp olur olmaz ayrıdır. akp-chp olursa da, olmayacaksa da akp'nin mhp'yle ilişkisi gelişirken chp de hdp'yle yakınlaşacaktır. içteki, dıştaki egemenlerin tasarımı yürümektedir. sonunda, seçmenlerin dediği olura geliriz/döneriz.                

13 temmuz 2015, college station, texas.

8 Temmuz 2015 Çarşamba

7 haziran belirleyicidir.

7 haziran türkiye'nin belirleyicisidir. zaman ilerledikçe, 7 haziran'dan olmayacak beklentilerle umutlanmalar ve seçim sonuçlarıyla coşkunluklar yatışacaktır. öyle de oldu; daha da yatışma yaşanacaktır.

akp'nin türkiye yaygınlığındaki desteğine karşı üç parçalı ve üç yöreli siyasetin toplamda akp'den çok oy almasının belirleyiciliğine kapılanlar, tbmm başkanı seçimiyle, dağılma düzeyinde birbirlerini suçlar oldular. akp karşıtlarının parçalı oluşuyla parçalı görünümü akp'nin yeniden derlenmesini getirir mi? hayır, hayır, hayır; yüzlerce, binlerce, milyonlarca hayır. akp'nin büyüsü gitmiştir. seçmenlerin bir kez ayrıldığı siyasiliğe yeniden dönmüşlüğü, neredeyse, yoktur.

1946'nın yanlışlıklarını yaşamış, yaşatmış chp'ye dönüş oldu mu? 1961'in yapay chp güçlülüğü de, 1973-1977 arası chp kabarışı da chp'yi seçmenlere kalıcı biçimde yaklaştırmadı. ya dp? 1960'de beklenmedik darbeyle gücünü yitiren dp'nin izlerleri oldu ama, dp oldu mu? olabilir mi? 1969'dan sonra yaşanan ap ya da 1977'den sonra yaşanan chp'ye dönüş yaşandı mı? 1983'ün anap'ı 1987'de tükenmedi mi? 1987'den sonraki anap'ın öncesine dönüldü mü? akp, 1946'nın chp'nin konumunda değildir ama, 1969'daki ap ya da 1987'deki anap görünümündedir artık. yüzde kırkbir tek seçimle bitmez; daha nice seçimlerle yıpranma bitişi bulacaktır.

akp, 2002'de, öncekilerden bağımsız ve ayrı olduğu izlenimiyle toplumdan yüzde otuzdörtlük desteği buldu. akp, zaman içinde, toplumdaki bağlaşıklarını kurabildiği ve akp içi uzlaşımları kavgasız başardığından sürekliliğini kazandı; sürdürdü.

2007'yle akp'de parti içi uzlaşımlardan erdoğan iktidarına varıldığından ve bu iktidarın akp'nin kuruluşuna aykırılığından akp toplumsal desteklerini yitirdi. yitirilmiş desteklerin yeniden kazanımı kolay değildir demekten öteye olanaksızdır diye öngörmek yerindedir; geçerlisidir.

bir yandan, 7 haziran tarihsel seçimdir; benzeri yoktur abartmalarına varılırken; öte yandan da, 7 haziran sonrası, öncesine, siyasi geleneklere uygun işlemiyor diye yakınacaksın; olmaz.

türkiye'de anayasallık işliyor. anayasallıktan yakınanlar kısıtlamasız, denetimsiz yönetim özleyenlerle anayasayı yoksayanlardır. anayasal işleyişte tbmm başkanı seçildi. tbmm divanı oluşumu da tbmm içi gerçekliğe uygun gelişiyor. cumhurbaşkanı, gecikmeden, başbakan görevlendirmesi de yapacaktır:

<<
     "TBMM Başkanlık Divanı'nda flaş gelişme"

     http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29494015.asp
>>

demokrasilerde "devrim" olmaz. demokrasilerde değişim zamanla yaşanır. erdoğan'ın "başkanlık" isteminde kullandığı gerekçe demokrasiye aykırı olduğundan seçmenlerce desteklenmedi. erdoğan kararların "hızlandırılması" gereğine vurgu yaptı ve yapmaktan da geri kalmayacaktır. oysa, demokrasilerde "işleyiş" belirleyicidir; "hız" yanıltıcıdır. 7 haziran'dan bu yana anayasallık işlemektedir. aykırısını söylemek 7 haziran'ı yoksaymakla denktir.

türkiye 7 haziran'a göre işliyor; 7 haziran belirleyicidir. 7 haziran'dan tek başına belirleyicilik oluşmadı. 7 haziran'da dört parçalılığın süreceğini yaşadık. yaşanan da dört parçalı görünümdür. dört parçalı siyasilik parçalanmadan türkiye'de olmayacak beklentilerden uzak durmak gerekir.

her zaman olduğu gibi karşıtını da sormaktan uzak durmamamız gerekir: dört parçalılık parçalanmazsa ne olur? bugün yaşanan dört parçalılıkta dirençtir. yarının da dört parçalı süreceğini düşünemeyiz. dört parçanın da içinden çatlaması, yarılması kaçınılmazdır. demokrasilerde değişim zamanla olur; türkiye'de de değişim zamana yayılmıştır.

8 temmuz 2015, college station, texas.

1 Temmuz 2015 Çarşamba

tbmm başkanı seçimi ardından değerlendirmeler.

tbmm başkanı akp'nin adayı ismet yılmaz seçildi. 7 haziran'ın ilk sonucu budur. olmayacak beklentilerinden uzaklaşmayanlar için zor gündür.

meclis başkanı seçiminden iki yenik parti chp ile hdp'dir. akp kazanan ve mhp de belirleyen oldu diyebiliriz. chp ve hdp seçmenlerinin ayrı ayrı tepkilerini anlamak zor değildir; açıkçası yenildiler. yüzde otuzsekiz etmeyen ve birliktelik, uzlaşım aramakta çekingen davranan chp ile hdp'nin bundan sonrasında birlikte olabilirlikleri de tartışmalıdır. akp de, mhp de chp'yi hdp ile birlik ve bir göstermekte geçici bir kazanım sağladılar. nasıl ki, akp ile mhp birbirine daha yakınsa, chp ile hdp de birbirine yakındır.

7 haziran'dan bu yana akp-chp dayatmasında olan iç ve dış egemenler için yenilgiyi nasıl değerlendireceklerini zaman gösterecektir. tbmm başkanlık seçimi, anlamak istemeyenlere yeniden göstermiştir ki: türkiye'de seçmenlerin gücüyle, tbmm'nin gücü belirleyicidir.

seçim sonuçlarına göre ilk değerlendirmemiz şu olmalıdır: dört parçalı siyaset, dört parçalı konumunu sürdürüyor. parçalardan kopma olmadığından öteye daha da birbirine yanaşık düzene geldiler. dört parçadan kendi içinde kopmaya en elverişli görüneni de chp'dir. 7 haziran'dan yenik çıkmış kemal kılıçdaroğlu tbmm başkanlığı seçiminden de yenik çıkmıştır. chp için seçim ikilidir: chp hdp'ye karşıtlığını açık yaşamalıdır ya da chp hdp ile birlikteliğini açıkta yaşamalıdır:

<<
     "Yeni Meclis Başkanı İsmet Yılmaz oldu"

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29432512.asp
>>

tbmm başkanlık seçimi ve divan oluşumunun bir sonrası yürütmenin başının açıklanmasıdır. bugün için chp-akp birlikteliği yakın görünmüyorsa da tümden olmazlığını söylemek kolay değildir. şurası açıktır ki: akp chp'yle olacaksa, 7 haziran'a göre daha güçlü akp olarak olacaktır; benzeri biçimde, akp'yle olmak isteyecek chp, 7 haziran'dan daha güçlü akp'yle karşı karşıyadır.

akp'nin mhp ile denetleneceği sonucu ortadadır. 31 mayıs 2013'te noktalanmış ve o günden bu yana "açılım süreci" denilen tek yanlı erdoğan-öcalan birlikteliği yoktur bugün. 7 haziran yolunda, hdp'den açıkça ve yinelenerek alınan söz geçerlidir: akp'nin hdp ile birlikteliğini düşünenler yanıltıcı olamazlar bugünden sonra. akp ile hdp birlikteliği yoktur; olamaz da. chp hdp birlikteliği olsa da yüzde kırkı bulamaz.

türkiye'de siyaset konuşanların, siyaset diye ortalıkta tepki üretenlerin türkiye'nin değişmez gerçekliğini unutmamaları gerekir. türkiye gerçekliğini, özlemlerine, öznelliklerine göre tanımlayanların değişeceklerini beklemek de gerçekçi olmaz. o zaman değişmez soru ortadadır: yüzde altmışlık "milliyetçi cephe" türkiye'yi yönetebilir mi? yönettirmeyiz diyecekler yüzde kırklarını çoğaltamayacaklarını düşünerek davranırlar mı?

türkiye'de 7 haziran'ın bitirdiği "başkanlık korkusu"nun bir ötesinin yeniden "milliyetçi cephe oluşumu" olacağını öngörmeyenler "tasarımlarını" yenilemek zorunda kalacaktır. türkiye'de erdoğan kısıtlanmıştır ama, akp bitirilememiştir. sorunu önce erdoğan, mutlaka erdoğan diye görenlerin kazandığını ama, bir sonrasında, yenik olduklarını düşünmeliyiz. akp tek başına değildir ama, akp egemen siyasi güçtür türkiye'de.

1 temmuz 2015, college station, texas.

29 Haziran 2015 Pazartesi

tbmm divanı ile yürütme gücünün oluşumu.

7 haziran hızla geride kalıyor. seçim sonuçlarından beklediğini aldığını sanan az. seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan güç bileşimlerinde kaygılarla zorlamalar sürüyor.

akp beklemediği sonucu değiştirebileceğinden umutlu. akp'nin 2001'deki kuruluşundan bu yana açıkta bunca oluşu yoktu. akp'de görünürde çok başlılık yok diyebiliriz. oysa, akp'de çok seslilik ilk kez açıkta yaşanıyor. akp'de aykırı ve yürürlükteki siyasetlerine karşıtlıklar anında ve kolayca sessizleştiriliyordu. bugün durum değişiktir. 7 haziran'ın akp'nin açıkta görünümünde iki büyük sonucunu görmeliyiz: 1. erdoğan'ın gücü kısıtlıdır ve belirleyici değildir; 2. akp'nin içinde sesini yükseltecek ve direnecek kişilikler vardır. akp'deki yeni durum hep öyleydi ama, görüntü uzun süre gerçeği gizledi.

beşir atalay'ın çıkışı akp içinde önemli bir tartışmanın yaşandığının yeni bir göstergesidir:

<<
     " Beşir Atalay: 'Tabanımız AK Parti-MHP koalisyonu istiyor' "

     http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29414047.asp
>>

türkiye'nin gelen günlerde üç sorunu gündemden düşmeyecektir: 1. suriye ve ırak sınırındaki gelişmelerle tepkiler; 2. türkiye'nin doğu ve güneydoğu'sundaki devletin zayıflığı görünümü; 3. kalkınmayla bölüşümün adaletli sürmesi. ayrıca, yargıdaki baskılarla yolsuzluklar, kitle iletişimindeki özgürlük kısıtlamaları dinmeyen sorunlardır.

7 haziran sonuçlarıyla akp'nin kısıtlandığı açıktır. akp'nin ne yönde denetleneceğini oluşacak yürütme belirleyecektir.

türkiye'nin ortadoğu, abd/ab siyasetleri akp-mhp de olsa, akp-chp de olursa köklü değişime uğrayacaktır. akp'de buna hayır diyecekler akp'den koparlar. ola ki, akp'de dış siyaseti bugünkü tıkanıklığında sürdürme yanlısı olanlar belirleyici ise, akp'deki iç tartışma, akp'yi parçalar.

akp-mhp de olsa, akp-chp de olsa akp, mhp ve chp bugünkü birlikteliklerinde olamazlar; içlerinden parçalar dışarıya taşacaktır.

beşir atalay'ın söylediklerinin anlamı ve anlamlandırılması bunca yalındır.

29 haziran 2015, college station, texas.

21 Haziran 2015 Pazar

tbmm'nin başlamasıyla yasamadan çok yürütme ve yargı.

7 haziran seçimleri geride kaldı. 7 haziran sonrası akp ve akp karşıtlarında yeniden konuşlanma sürüyor. 7 haziran seçimlerinden oy artışı yaşayan mhp ve hdp yürütme konusunda etkili olamazlar. yürütmenin akp'yle denenmeye başlaması zorunluluk değilse de kaçınılmazdır.

chp, mhp ve hdp arasında akp karşıtlığında birleşiklik yoktu; bugün de yoktur. chp, mhp ve hdp arasında ortaklık kurulmasının çözebileceği sorun da yoktur. bugünkü durumda, türkiye'nin, içinden dışından egemenlerin akp'siz yürütme olsun istekleri nedendir? içte dışta egemenlerin birçok nedenleri olabilir akp'siz yürütme olsun diye. akp'siz isteklerin de ortaklaşa olduğu kolaycılıktır.

akp'den zarar görmüşlerle, akp'den yarar görme konusunda umutlarını yitirmiş olanların akp'siz istekleri anlaşılabilir ama, dayatma güçleri ve yaptırımları başarısız kalacaktır. akp 7 haziran'da darbe almıştır ama, bugün de güçtür. akp, yenilmiş, gerilemiş ve yıpranmış gücünü yürütmenin belirleyeni olarak yeniden artı yönünde değiştirebilir mi? akp yürütmesinden bugün korkmak yanlıştır. akp, artık gerileyen siyasiliktir ve zoryönetimi dayatacak gücü olamaz. nedeni açıktır: akp'yi yönettirmeyecek toplumsallık kabarıştadır. akp'nin türkiye'de yarattığı yıkımların sarsıntıları ve çöküntüleri birbiri ardına yaşanacaktır.

akp, iktidar dışı kalmamak için güçlüdür bugün ama, iktidarını sürdürmek gücü yoktur. akp, yürütmeden uzak kalsa bitmiştir diye görmeliyiz; akp'nin iktidarın belirleyeni konumu da, hem akp için, hem de türkiye için yıpratıcı yaşanacaktır.

akp karşıtlarına yürütmeyi kurma olanağı verilmeyecektir. akp, bilinçli siyasi seçme olarak, bir süreliğine kıyıya çekilemez. akp'nin erimesi birden değil, zamana yayılmış olarak sürecektir.

yeniden seçim yaşanır mı? yeniden seçim de, tbmm'deki oluşumu ya da yürütmenin oluşamaması gerçekliğini kolay değiştiremez. mhp'nin haydi seçim ister görünümü de, akp'nin de seçimle, bugünkü, yürütme oluşturamayan güçsüzlüğü değiştirebileceğini beklemesi yanıltıcı olur.

davutoğlu da, kılıçdaroğlu da yürütme gücü oluşturmada yetersiz kalırlarsa, siyasi olarak, bitmişlikleri noktalanmaya varır. davutoğlu'nun da, kılıçdaroğlu'nun da 7 haziran'la ortaya çıkan kaderlerini değiştirme güçleri yoktur.

bugünkü durumda, akp'de davutoğlu'nun, chp'den kılıçdaroğlu'nun gitmesi yaşanacak açılım olacaktır. davutoğlu ile kılıçdaroğlu'nun, 7 haziran'dan sonra kıyıya çekilmemeleri, yürütme gücünün oluşmasının önündeki ilk engellerdir.

21 haziran 2015, new york, new york.

16 Haziran 2015 Salı

seçkinlerin dinmeyen nefreti sonlanmadı, kitlelerin sevgisi uzun süreliydi.

süleyman demirel, yokyerden, siyasette yeraldı. demirel gitmek bilmeyen direncin simgesiydi. meşrutiyet'in sait halim paşası gibi, cumhuriyet'in ismet paşası gibi yeraldı demokrasi tarihimizde.

27 mayıs'ın kökleşmesinde engeldi. devlet gücünün, ulusal gücün, demokrasinin sürekliliğinin etkin siyasetçisiydi. seçkin aydınların nefretiyle çatışmadı. kitlelerin sevilen önderi oldu uzun süre.

örgütçüydü, örgütlü davrandı ama, örgütlülüğünü kurumsallaştıramadı. atatürk ya da inönü örgütçülüğü olmadı demirel'in önderlik geleneği. bayar ve menderes siyasetten erken ayrıldıklarından kalıcı örgüt yoktu; geleneği de yoktu. demirel de örgütlülüğü amaca odaklı kazanma amaçlı anladı, yaşattı. bu anlamda, en yakınına gelebilecek erbakan idi. erbakan hep yoktan ve hep baştan başlayandı. demirel varolanı biraraya getirmede benzersizdi.

siyasette hep en yüksekte oldu. kendisinin yönlendirmediği siyasetlerin kıyıcı karşıtıydı. demirel de, atatürk ve inönü gibi ikinci olmayı tartıştırmadı. atatürk'ün önderliği hep tartışmasız yaşandı. inönü atatürk'ün dışında ikincilik yapmadı. demirel de yanından üstüne izin vermedi. inönü ile saygılı siyasetin örneğini yaşadı. bayar'ın yeniden siyasette olmasının önünü açmadı.

demirel, kendinden öncekilerden atatürk'ü, inönü'yü, bayar'ı, menderes'i hiç tartışmadı. demirel'le ortaya çıkan ecevit'e hep uzaktı, saygılıydı; uzlaşmaz karşıtıydı. demirel, kendisinden sonra gelen erbakan, özal ve erdoğan'ı hafife aldı.

demirel'e olan nefret zaman içinde anlamsızlaşacaktır; demirel'e gösterilen sevginin izleri yarken azalmıştı; giderek o sevginin de kalıcı olmadığı anlaşılacaktır.

türkiye'nin kalkınmasına katkısından öteye tutkusunu yaşatacak siyasetçilerin yeniden gelmesi zordur. demirel tekil örnek olarak tarihteki yerini alacaktır. zor kullanmanın ve zamanın dışında yıkılmayan siyasetçiydi. kendinden öncekilere benzemeyen demirel, sonrasında yinelenemeyecek özgünlükteydi.

demirel'in türk ve türklük bilinciyle inançlılığı ise kendinden öncekilerle özdeşleştirilemez ama denkleştirilebilecek düzeydi. 

günümüzde demirel'i anlatacak olanların çoğu eksik kalacaktır. demirel'in doğruları, yanlışları, eksiklikleri, üstünlükleri tartışmasının yersizliğini söyleyecek de olmayacaktır.

16 haziran 2015, new york, new york.

15 Haziran 2015 Pazartesi

attilâ ilhan / 15 haziran 1925 -

ölmek yasak

daha önce bıçaktan hiç su içmedim 
hiç kısılmadı kerpetene bıyıklarım 
gururlu bir gemiyim oldum bittim 
sabah olur yelkenlerimi saklarım
özgürlük dediğim yerde demirledim

üstüme varma bulutları tutamam
böyle paldır küldür gideceklerdir
gelmezsen farketmez kimseyi aramam
asıl sevdiklerim en içimdekilerdir
onlarla yaşarım eğer yaşarsam

olur mu gecemi yeşile çalmak
yıldız çivilemek parmak uçlarıma
ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak
hiç doğmamayı isterdim ama
bir kere doğmuşum ölmek yasak

attilâ ilhan - 15 haziran 1925




10 Mayıs 2015 Pazar

uzun söze gerek yoktur.

bugünlerini göremedan yaşayanlardandı kenan evren. kalıcı olmayan gündelik kalabalıkların sevgileriyle aklı ve düşüncesi sapmış nice siyasilerden biriydi. türkiye'de, etkisi azalmayan gölgeden öteye silinmez lekedir:

<<
     "Kenan Evren'in ölümüne hükümetten ilk yorum: Geleneğimiz var, ölünün arkasından kötü konuşulmaz"

http://t24.com.tr/haber/kenan-evrenin-olumune-hukumetten-ilk-yorum-gelenegimiz-var-olunun-arkasindan-kotu-konusulmaz,296205
>>

tarihin yargısı günündeki kalabalıkların desteğinden oluşmaz. tarih yıpratıcıdır ve bitiricidir. kenan evren gününde kazanmış görünse de yapıcı ve kurucu olamamıştır. kenan evren yıkmıştır; bitirmiştir ve bitmiştir.

yokolmaya yargılıdır tarihte. yaşamasının sonlanması siyasi yaşamının başladığı günden sayılıdır. görev diye varsaydığı kötüye kullanılmıştır. türkiye cumhuriyeti'nin tanımladığı görevini yerine getirmemiştir, kenan evren'in suçları affedilmez. türkiye'de çoğunluk adına ayrımcı düşmanlık geliştirmesinin acıları dinmeyecektir. kenan evren nefretiyle nefreti körüklemiştir.

kişisel olarak kendine verdiği görevle önlerini tıkadığı siyasilerden kötülerinin önünü açmıştır. demirel'i, ecevit'i, erbakan'ı, türkeş'i, gençleri, sendikacıları, siyaseti, partileri, tbmm'yi, umutları yıktı. sonrasında gelenler ortadadır: özal, yılmaz, çiller, gülen, gül, erdoğan. uzun söze gerek yoktur...

10 mayıs 2015, college station, texas.

8 Mayıs 2015 Cuma

yarım kaldık...

1967 ocak ayı istanbul'da bir sahnedeydi. ulvi uraz tiyatrosu'da, ulvi uraz, zeki alasya, metin akpınar, ahmet gülhan, müjdat gezen ve niceleri. oyun ulvi uraz'ın odağındaydı ama, anında, geleceğin ulvi uraz olacakları da unutulmaz izler bıraktı.

<<
     "Metin Akpınar'ın gözyaşları: Canım gitti, yarım gitti"

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/272069/Metin_Akpinar_in_gozyaslari__Canim_gitti__yarim_gitti.html
>>

1968 yaz başlangıcı ve ankara'da yılmaz gruda, aysen gruda, zeki alasya, metin akpınar, müjdat gezen, ahmet gülhan ve niceleriyle "devr-i süleyman"ı oynuyorlardı. nedense iki sahne seyrettiğim yeretti belleğimde. hangisiydi unuttum gitti ve elde kazmayla "ben de kazdım!" demesine patlayan kahkaha tufanı bugün kime ne der? gününde ankara valisi celalettin coşkun oyunu yasakladı! celal bayar'ın anıları "ben de yazdım" başlığıyla yayına başlamıştı...

yanılmıyorsam aziz nesin'in bir öyküsünden uyarlamada zeki alasya ile metin akpınar kasketleriyle meyhanede rastgele bir masadalar. alasya gülmekten patlayacak ve akpınar ağlamaklı soruyor: "hayrola, nedir bu içmek?" alasya: "ben içmeyim de kim içsin diyor?" gülmekten kırılmak üzere kadehini kaldırıyor ve anında, ağlayarak akpınar'a soruyor: "hayrola, sen neden içiyorsun?" akpınar'da iki göz iki çeşme: "içiyorum, ben içmeyeyim de kim içsin?" demeden sonra başlıyor gülmeye ve alasya'ya soruyor: "hayrola, neden içiyorsun?" ve karşılıklı ikisi de gülünce içiyorlar; ağlayıp içiyorlar. apaçık, ağlasam da içerim, gülmek için de içerim; gülmek de, ağlamak da bahanesi içmenin...

sonraları, halka yayılan, kalabalıklarda tepki bulan ikili oldular; ağladılar, güldüler. çokça güldürdüler, kimi durumlarda içlendirdiler. bugün yarım kaldık; akpınar'ın ağıtına, ağlamasına içlenmemek zordur...

8 mayıs 2015, college station, texas.

23 Mart 2015 Pazartesi

gittiler, gittiler ve gidemez oldular.

yalanla, yanlışla sona varılmıyor. an geliyor karşıtlıklar saklanamıyor. sorun erdoğan'la arınç arasındaki sorun değildir. sorun türkiye'nin sorunudur. bu noktada erdoğan, davutoğlu, arınç bilmiyordum, yoktum, sorumluluk bende değildir diyemezler. bugünü birlikte buldular. 21 mart'lar 2013'ten bu yana üçünü de bağlar. sorumluluklarda eşdeğerde suçludurlar ve siyasi olarak birlikte değerlendirilecekler.

birlikte sorumludurlar; o zaman, sorun nedir?

pkk, askeri olarak 2012 yazı'nda zor durumdaydı. savaşla, askeri zafer kazanamayacağını pkk sonunda anladı. akp hükümeti de, pkk'nin en zayıf anında pkk'nin siyasi olarak da zafer kazanmayacağı varsayımıyla pkk'yle uzlaşıma evet dedi. sorun budur. çözüm süreci diye yaşanan sürede yitirenin akp olduğundan öteye, türkiye cumhuriyeti olduğu da açığa çıktıkça 2002'den yükselen akp içinde karşıtlıkların denetlenemez olması anlaşılmaz değildir. akp üst yönetimiyle akp seçmenlerinin beklentileri arasındaki en önemli açmaz pkk'nin türkiye cumhuriyeti'ndeki konumudur.

akp seçmenlerinin çoğunluğu da, türkiye'nin çoğunluğu da 21 mart'larda diyarbakır'da yaşanan cumhuriyet karşıtlığından ürkmektedir. erdoğan, davutoğlu ve arınç önderliğinin türkiye'de gelişen ürküntüden korkmaları gerekir. erdoğan olarak da, hükümet olarak da, arınç olarak da, akp olarak da türkiye'deki ürküntüyü uzaklaştıramama korkusu yaşanıyor. erdoğan, davutoğlu, arınç ve akp pkk'nin askeri olarak kazanamadığını siyasi olarak da kazanamayacakları varsayımında yanıldıklarını anlamanın korkusuyla birbirlerini açıkta tartışır duruma geldiler. bu aşamada, davutoğlu, ne uzlaştırıcı görünümündedir; ne her birine yakın ya da uzak durumdadır. bu değişecektir.

erdoğan, davutoğlu ve arınç'ın birlikte çalışmaları geride kalmıştır. seçim sürecinde karşıtlık hasır altı edilir mi? 7 haziran seçimleri aday listelerinin açıklık kazanmasıyla ipucu yakalayabilir miyiz? birbirlerini karşıya almaktan uzak durma konumunda hasır altına saklandı diyebiliriz. ola ki, aday listelerinden yenik çıkan 7 haziran sorumluluğundan kaçmak isterse bugün yaşanılan durum süreklilik olur. daha da ötesi; hükümet değişikliği de  istifalarla, ayrılmalarla öne çıkar.

<<
     "Bülent Arınç'tan olay yaratan sözler"

     http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28533502.asp
>>

türkiye'de siyasi tartışmalarda uzlaşım zordur; azdır. siyasi tartışmalar sonunda, birlikte yaşanmışlık olanaksızlaşır. akp içinde tartışmalar olmadığından değil; açıkta tartışma yaptırmama örgütlülüğündeki akp başarısı, akp'yi uzun süreli kıldı. akp içi tartışmanın açığa çıkmasının sonuçları olacaktır. 21 mart 2015, diyarbakır'da meydanda yaşanmış son siyasilik olabilir.

akp'deki değişiklikler türkiye'de değişikliklere neden olacaktır. görünen odur ki; akp, kendisine dayatılmış kıbrıs, pkk, ortadoğu ve avrupa birliği özlemciliğiyle anayasal değişimi ötelemekten öteye gerçekleyememiş siyasilik olarak parçalanacaktır. türkiye'de siyaset akp içi ve akp dışı yeni bileşimlere yönelecektir. türkiye cumhuriyeti'nin kuruluş niteliğiyle tarihselliğinin zorlandığını ama, direncin kazandığını yaşayacağız.

23 mart 2015, college station, texas.

28 Şubat 2015 Cumartesi

türkiye, anadolu, türkçe, doğa, yaşam, siyaset ve yaşar kemal.

yaşar kemal'i yitirdik. yaşar kemal'in yapıtları, yaşamı ve mücadelesi eksilmeden sürecek.

türkiye'nin 19. yüzyıl'dan yirmibirinci yüzyıl'ın başlarına anadolu'daki yaşamının, doğasının, geleneklerinin, karşıtlıklarının gerçekliğinin tutkusal yazarlığının, sözcülüğünün bıkmaksızın, yılmaz öncüsüydü.

<<
     "Yaşar Kemal hayatını kaybetti"

     http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/223915/Yasar_Kemal_hayatini_kaybetti.html
>>

yaşar kemal yazarlığında, düşünürlüğünde, sanatında türkiye gerçekliği somuttu; türkçe'deki zenginliği ve kullanım ustalığı türkçe'nin zenginliklerine zenginlik kattı.

yaşar kemal'in siyasete katılımı da: soyut, özgürlük, eşitlik, birliktelik yinelemelerinden çok, somutun uzlaştırıcılığında yoğunlaştı. yaşar kemal'i olmayan türkiye bugünden daha eksik olurdu. cumhuriyet'i yaşayan, yaşatan yaşar kemal'in yapıtları cumhuriyet'in sonsuzluğunda birlikte yaşayacaktır.

türkiye'nin unutmayacağı, unutturulamayacaklarındandır...

28 şubat 2015, college station, texas.

11 Şubat 2015 Çarşamba

ilhan kesici'den 2002'den 2015'e nasıl vardık?

türkiye'nin akp sorunu olduğunu biliyoruz. türkiye'nin akp sorununu erdoğan'a indirgemek yanlış olur. doğrudur: türkiye'nin erdoğan sorunu vardır. türkiye'nin akp sorununu 2002'yle başlatanlar da vardır; 1946'yla, özellikle, 1950'yle başlatanlar da hep olmuştur. türkiye'nin akp sorununun kökenlerini 1946'ya, 1950'ye, 1960'a indirgemek "akademik" tartışmadır; siyasi olarak da, tarihsel olarak da yanlıştır.

ilhan kesici, türkiye'nin 1946'yla başlayan siyasi evreninden, 2002 akp'sinin bugün yaşadığı ve yaşattığı sorunlara önemli vurgular yapmış; düşündürücü değerlendirmeler katmış:

<<
     "Bizde tek adam geleneği yoktur"

     http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ahmet-hakan_131/bizde-tek-adam-gelenegi-yoktur_28169994
>>

akp'deki sorun ya da erdoğan'ın tekleşmesi günümüzde ortaya çıkmadı. erdoğan'ın tekilleşmesi sürecinin başlangıcını 2007 cumhurbaşkanlığı seçimiyle düşünmek yerinde olur. abdullah gül, o gün için. akp'nin işleyişinin öne çıkardığı cumhurbaşkanı adayı oldu. erdoğan ya da arınç'ın gül'ü durduramamasına akp olarak açıkta tartışma yaşanmadı. abdullah gül'ün erdoğan'ı tek başına bırakmasını o günde görmek gerekir. bülent arınç'ın erdoğan'ı, abdullah gül gücünde ve düzeyinde denetleyememesi ve dengeleyememesidir sonunda varılan tekilleşme. bülent arınç'ın denetim ve denge öğesi olarak çıkışlarında hep gerilemesi ya da yalnız kalmasıyla adım adım gelindi bugünkü erdoğan yalnızlığına.

türkiye'nin erdoğan sorununa: akp içinden mi; akp dışından mı durduracak güç oluşacak? türkiye'nin 2 haziran 2013'ten bu yana birincil sorusu budur. 2 haziran 2013'te, 31 mayıs 2013 gezi gösterilerine ve ayaklanma durumuna, erdoğan'ın uzlaşmazlığını açıklamasından bu yana gerilim tırmandı ve durmak bilmiyor. 2 haziran 2013 günü fas'a giden erdoğan'ın: fas'tan gül'e ve arınç'a söz yetiştirmesine akp'nin içinden sessiz kalınmasını erdoğan gücü olarak yaşadık.

erdoğan, günümüzde ya da daha doğru olarak, 2 haziran 2013'ten bu yana, gücünü kimle paylaşıyor bilinmiyor. 31 mayıs öncesi, abd gezisinde, beyaz saray'da ahmet davutoğlu ve hakan fidan'la olduğunu biliyoruz. cumhurbaşkanlığı seçimi sonunda ahmet davutoğlu'yla gündelik birlikteliği "pratik" olarak sonlandı. enson olarak da hakan fidan'ın görevinden ayrılmasıyla erdoğan o üçlüden de koptu ve yeni yalnızlığındadır.

erdoğan'ı denetleyecek ya da dengeleyecek güç 7 haziran'daki seçimlerle oluşur mu? ilhan kesici, chp ve mhp'ye uyarıcı öngörüler ve değerlendirmeler yapmış. ilhan kesici akp dışı olarak akp içinden katılacak denetleyici ve dengeleyici güçten sözetmemiş. ilhan kesici'nin o konuda da düşünceleri olduğunu düşünmeliyiz. "sen kim oluyorsun da!" kolaycı tepkiye uğramaktan kendini haklı olarak korumuş.

ilhan kesici'nin söylediklerinin saygınlığının olduğu siyasi çevrelerle, etkinliği olabilecek siyasi gelişmeler olabilir mi? ilhan kesici'nin söyledikleri 7 haziran yolunda değil ama, 7 haziran sonrasında daha yaygın söylenir olacaktır. 7 haziran sonrasında akp'nin bugünkü akp'den değişik olacağı açıktır. ilhan kesici'nin öne çıkardığı birincil akp değerlendirmesi söylediklerinin odağıdır: türkiye, akp'yle ne demokraside, ne partiler demokrasisinde, ne de adalet ve kalkınmada özgün ve ilerletici olmuştur. ilhan kesici adaletsizlikler konusuna değinmekten uzak durmuş. kalkınmada özgünlük ve özellik olmadığını öne çıkarmakla yetinmiş.

11 şubat 2015, college station, texas.

8 Şubat 2015 Pazar

müzeyyen senar da köşkü sarayı neyleyim deyip göçtü.

müzeyyen senar göçüp  gitti:

<<
     "Müzeyyen Senar hayatını kaybetti"

     http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/209217/Muzeyyen_Senar_hayatini_kaybetti.html
>>

cumhuriyet döneminde eğlence evreninin doruklarında yaşamış müzeyyen senar'ın uzun yaşamından kalan ses kayıtları da uzunca sürece izlenecektir. türk müziğinin keyif veren sesi, keyiflendiren seslendiricilerindendi. yaşamın sevinç dolu, hüzünlü, neşeli anlarını çoğaltıcı seslerdendi.

müzeyyen senar'ı eksilmiş eğlence evrenimizde müzeyyen senar'ın çoğalttığı seslerin yankıları eksilmeyecektir.

türk insanının türkiye'de toplaşmasının tarihten damıtılmış gündeliğinden unutulmaz sözlerle duygulanmalarının içtenlikli sesiydi. neyleyim köşkü neyleyim sarayı deyip ayrıldı sessizce:

https://www.youtube.com/watch?v=aWlNjyQUYUQ&list=RDaWlNjyQUYUQ#t=0

8 şubat 2015, college station, texas.

5 Şubat 2015 Perşembe

abd/ab desteğiyle akp karşıtlığı çözüm olamaz.

türkiye'de akp'nin başını çektiği bir iç savaş sürüyor; akp-cemaat(daha açıkçası gülen/hizmet) karşıtlığı. bu karşıtlaşmada bırakınız yesinler birbirini ya da birini ötekine yeğleme siyasetleri yanlıştır. ayrıca, daha da kötüsü, abd/ab'yi arkana alarak akp'yi zora düşürmekten beklentinin yanlışlığı da apaçıktır:

<<
     "ABD Kongresi'nden Kerry'ye 'Gülen' mektubu"

     http://www.hurriyet.com.tr/dunya/28131432.asp
>>

akp'nin türkiye'de türkiye'nin toplumsallığıyla, siyasallığıyla geriletilmesi, durdurulması gerekir. abd/ab desteğiyle akp karşıtlığının getirisi: 2002 akp iktidarının yeni adla ve yeni "bileşimlerle" sürdürülmesi olur. türkiye'nin sorunu içtedir; türkiye'de akp iktidarının iç desteklerinin sarsılmasını hedeflemek amaç olmalıdır. akp'nin, abd/ab desteklerinden yoksunluğu akp için önemli bir güç eksilmesidir ama, akp, abd/ab adına ve abd/ab'yle iktidardır varsayımı tarihsel yanılgıdır.

türkiye'de 1945'ten bu yana, abd'yi ardına alarak ya da abd karşıtlığıyla çok kargaşa ve sorun yaşandı. akp'nin abd/ab'ye direnç gösterisiyle türkiye'de yeni bir kargaşa ve sounlu dönemde olduğumuz açıktır. türkiye'nin sorunları türkiye'de çözümlenmelidir. türkiye'nin sorunlarına abd/ab desteğiyle çözüm arayışında olanlar türkiye'de çözümleyici olarak görülmemelidir.

sonuçta, erdoğan ve akp öfkesinden kolay çözümlere dayanıklılık gereklidir. yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak gerekir. sorunu erdoğan'dan ve akp'den öteye görmenin, düşünmenin ağırlığından ezilmemek, çözülmemek birincildir.

5 şubat 2015, college station, texas.

26 Ocak 2015 Pazartesi

yunanistan'ın çözümsüzlüğüne çözüm: syriza.

yunanistan'da 25 ocak seçimlerinin ortaya getirdiği gerçeklik zengin ve yaygın ilgi odağı olarak yunanistan'dan öteye yaşanıyor.

yunanistan'ın demokrasi ve çoğulcu geleneğinden ortaya çıkan gerçekliğin ne denli yunanistan'a özgü, nereye değin yinelenebilir-sürdürülebilir olduğu gelen günlerde izlenecektir. 1989'dan bu yana yenilen ve gerileyen "sol" eğilimlerin yeni durumlara uyarlanmışları her zaman umut ışığı olarak görüldü; korku getirmedi. oysa, 1970'lerin şili ve italya örnekleri, özellikle abd için korku kaynağı olmuştu.

1980'lerle, 1990'larla, 2000'lerle brezilya, venezüella, bolivya özellerinde yaşanan kapitalizm karşıtı ve demokrasi içindeki gelişimlerden evrensel programlar ve yenilikler çıktı denemez. benzeri biçimde: ingiltere'de tony blair derlemesi, abd'de bill clinton ve daha sonrasında barack obama'nın "kamu"cu kazanımları da kapitalizmi sarsmadı, değişim getirmedi.

yunanistan'daki %36'lık syriza ya da alexis tsipras başarısı ne küçümsenebilir ne de yadsınabilir. bununla birlikte erken, abartılı umutlanmalara kapılmalara da uzak durulmalıdır. syriza'nın sonrası yunanistan'in yeni demokrasi ve pasok karşıtlaşması olmayacaktır. yunanistan için syriza'nın başarısızlığına tepkide "altın şafak" almaşığı kıyıda beklemededir.

yunanistan'da yaşanan "yenilik"ten, "değişim"den çok "tepki"dir; tepkicidir. syriza'nın etkisini öne çıkarma çabaları anlaşılır durumdur. syriza'ya tepkinin ne olacağını öngörmeyen kısa ve dar görüşlülük bugün egemendir diyeni izleyeni bırakalım; dinleyen de olmaz. oysa, bugün söylenmeyeni yarın söylemenin getirisi de, etkisi de az olur:

<<
     "Syriza's Tsipras sworn in after Greek government formed with rightwingers"

     http://www.theguardian.com/world/2015/jan/26/syriza-forms-government-rightwing-independent-greeks-party
>>

syriza'nın dünü bugünü üzerine epeyi söylenen var ortalıkta. gelen günlerde daha da söylenecektir. syriza'nın geleceği ne olur? syriza'nın yunanistan'dan öteye etkileri ne olabilir? gelen günlerin dinmeyen konularıdır; bugünden yanıtlanası zordur. syriza'nın birinci zayıflığı türdeş ya da birlikteliği koruyabilecek birliği olmayışıdır. bugün seçim başarısına dönen birlikteliğin geçmişi ve derinliği vardır denemez; bir başlangıçtır denebilir; bir parlayıp, kolayca söndürülebilir olacağını da düşünmek gerekir. syriza birliği nasıl korunur; nasıl sürdürülebilir bilinmez. ikincil olarak söylenecek olan da şudur: syriza'nın %36'lık toplaşması nasıl artabilir; ya da çoğalabilmenin sınırlarını nasıl zorlayabilir?

syriza'nın yunanistan'dan öteye etkisi ve önemi konusunda "sol/komünist" umutların ötesinde karşıtlarına bakmak gerekir. syriza, kapitalizm için "tehdit" midir ya da olabilir mi? bu soruya evet diyecek "sol/komünist" beklentiler vardır. syriza, bugün için, abd/ab egemenleri için, direnilecek bir gelişimdir ama, "tehdit" ve "tehlike" değildir. syriza'yı tek gündemli, toplumsal temelleri "gençlik" ve işsizlik "öfkeliliğidir" diye anlamak ve açıklamak gerekir. yunanistan'daki işsizliğe tepki olarak oluşan ve siyasal olarak yıpranmış gelenekselliğin çözümsüzlüğüne çözüm olarak yaşanan bir toplumsallıktır "syriza" birlikteliği.

son olarak: "syriza" ile türkiye içinde umutlananları değerlendirmekte yarar var diyebiliriz. "syriza" ab'ye tepkidir ve ab karşıtlığına çözümdür. türkiye'de syriza'dan umutlananların durup düşüneceği ilk gerçeklik budur. oysa, türkiye'de gezi'yle yükselenler, ortada kalanlar ab karşıtlığına karşıt olanlardır. türkiye'de yaşanmış ve süregiden gezi sonrası toplulukların ne abd'yle, ne de ab'yle sorunları yoktur. olanlarını da "ulusalcı" diye küçümseyicilik aşılmayacak bir engeldir. yunanistan'da ulusalcılık abd/ab yanlısı değildir ama, abd/ab karşıtı da değildir; kapitalizm karşıtı hiç değildir. yunanistan'da "syriza"nın  kapitalizm karşıtlığı da soyut bir söylemdir.

g20 düzeyinde iktisatı, pazarı olmayan yunanistan'ın kapitalizme verebileceği zarar yok denecek düzeydedir. yaklaşık 500 milyar dolarlık borcun ödenmeyeceği tepkiselliğinin gerçeklenebilirliği durumunda da abd/ab sarsılmaz ama, yunanistan yalnızlaşır ve küçülür.

sonuçta, öfkeyle varılacak yerin ne olduğunu yunanistan da, küresel de yaşayacaktır.

26 ocak 2015, college station, texas.

24 Ocak 2015 Cumartesi

görmezlikten gelemeyiz.

türkiye hızla 2015 seçimlerine yönlenmiş durumda. haziran seçimlerinde siyasal dengelerde değişim olabilir mi? akp de, chp de, mhp de, hdp de yenik düşebilir mi? dört parçalı siyasi bölünmüşlüğün dışındakiler oy toplayabilir mi? seçim sürecinde adayları belirleme anına değin ne söylense boşlukta kalacaktır. şimdilik tarihsel verilere göre söyleyebileceğimiz: siyasi dengelerde büyük bir değişim olmayacağıdır. ayrıca, akp'nin ya da akp'yle bağlaşıklık kurabilecek anayasal değişim gücü de ortaya çıkmayacaktır. bu istenen midir? siyasetsizliği özleyenler için istenen budur. bu partilerle olmazcı yaklaşım 2015 seçimleriyle de gerilemeyecektir.

bu öngörülerin temel varsayımı 2015 seçimlerine değin ırak, suriye, iran ve lübnan'da belirleyici bir savaş durumunun yaşanmayacağına göredir. savaş durumu tüm önyargıların yıkılıp yenilenmesini gerektirir.

seçime doğru enaz bilineni daha önce denenmemiş olanıdır: hdp tbmm'de temsil gücüne erişecek midir? hdp'nin türkiye'nin iki yöresinden oy alabileceği yaşanmış gerçekliktir. doğu ve güneydoğu'daki oyların tbmm'de temsil gücüne erişmeyeceği açıktır. türkiye'nin büyük kentlerinden ya da daha açık olarak istanbul, izmir, mersin ve adana'dan eklenecek oylar yetecek midir? burada da biran için durmak gerekir. doğu ve güneydoğu anadolu'daki oyların uzun süredir yaşanmış gerçekliğinin değişmeyeceği varsayımı ne denli geçerlidir?

bugün diyarbakır'da yaşanan gösteri düşündürücüdür:

<<
     "Diyarbakır'da "Peygambere Saygı" mitingi"

     http://www.yenisafak.com.tr/gundem/diyarbakirda-peygambere-saygi-mitingi-2068922
>>

6-8 ekim olayları diye yaşanmış 2014 ayaklanmasından kalan karşıtlığın "demokratik" yaşanacağının güvencesi nedir? kolaycı "provokasyon" değerlendirmelerini yeniden değerlendirmeyenlerin seçim sonuçlarını da kabullenmeyeceği açıktır.

24 ocak günü diyarbakır'da yaşanan siyasi gösteri nedir? kimi varsayımları yenilemek gereğini zorlayan bir gösteridir dersek abartılıdır denecektir. 1925 isyanı tarihte hep tartışmalı olmuştur. iki temel açıklaması vardır o isyanın: islâm ve muhammed adınadır yargısında olanlarla, kürtlük ayrımcılığı temelindedir. neredeyse 1980'lere gelinceye "islâm/muhammed" elden gidiyor değerlendirmesi egemendi. pkk isyanıyla 1925 isyanını da "kürtlük" isyanı olarak değerlendirenler çoğalmıştır ve günümüzde genel kabul odur. bugün diyarbakır gösterisiyle yeniden düşünme günüdür.

24 ocak diyarbakır gösterisinin ikinci düşündürücü yanı da marksist özle başlayan pkk isyanının silâhlı gücününden ayrı özgür kitleler olduğu da biliniyordu. seçim sürecinde bu özgürleşme ve ayrışma sürer mi; yaşanır mı? pkk'nin birleştirici güç olmadığı yaşandığında ne olur?

demokrasi deyince, silâhlar ortadan kalkınca olmayacak gelişimler ve bileşimler olmasına şaşıracaklar çok olacaktır. 2015 seçimleri demokrasi koşullarında özgür yurttaşların seçimi olarak mı yaşanacak; yoksa, seçim süreciyle karşıtlıklar silâhlı çatışmayla mı sonlanacaktır? 2015 seçimlerinin temel sorusu budur.

24 ocak 2015, college station, texas.

21 Ocak 2015 Çarşamba

akp toplumsal huzuru yönetemez durumdadır.

akp'nin 2002'de öne çıkışının tarihsel açıklamasına ne çok kapıldı kendilerini "liberallikle" tanımlayanlar. tarihsel nedenleri de vardı kuşku yoktur. akp'nin 2002 seçimlerinden önde çıkmasının toplumsal ve siyasal nedenleri hep atlandı. akp, 2002 koşullarında, 1990'lar yaşanmasın, 1980'ler sürsün önceliğinde yoğunlaşmanın sonucu öne çıktı.

erbakan'ın 1990'ların gerilimli günlerinde söylediği "kanlı mı kansız mı" öngörüsüyle korkutmacasına tepkiydi akp'ye sahiplenme. demokrasi içinde 1999 geçiş sürecini noktalama akp'yle başarılı oldu o gün. 1999-2002 geçiş sürecinin önünü açtığı akp kazanılan gücü hep kötüye kullandı. 2002 sonrası yaşanan geçici yumuşamayı akp'yle açıklayanlar akp'nin çekirdeğini yoksayarak akp'yle saf tuttular. sürekli de akp'yi değil de, cumhuriyet'le tarihsel kavgalarının kazanılabilirliği sarhoşluğunu yaşadılar. 2007-2011 süreci odur.

akp, 2010 anayasa oylamasının sonuçlarını açık olarak: demokrasiyi türkiye toplumu için değil, akp çoğunluğu ve yandaşları için de değil, akp çekirdeği için kullanma gücüne erişti. ondan sonrası yaşananlarla günümüzü bulduk. akp'nin yandaş güçleri çoktan akp uzağındalar. akp'nin yeni yandaşlar aramasında tıkandığını gezi günlerinden bu yana yaşıyoruz. akp için tek dayanak mhp seçmeni kalmıştır. akp, iktidarını sürdürmek için arayışta gerilimi denetleyemeyenden öteye gerilimi süreklileştiren siyasiliğiyle toplumsal "huzuru" sonlandırmaktan uzak durmamaktadır. 1990larda toplumsal huzuru denetleyemeyenlerin sonu 1999 geçiş sürecinin akp'yle tümden kalıcılığa erişmesinde de sona gidiliyor. türkiye toplumu yaşanan gerilimlere katlanıyor ve tepki göstermez aymazlığı akp'yi sonlandıracaktır. dünkü oylama sonuçları da, bugünkü ali ismail korkmaz yargı kararları da huzurun akp'yle olmayacağının güncel gerçekliğidir:

<<
     "Eskişehir'de Ali İsmail'i Kayseri'de adaleti öldürdüler"
      http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/192321/_Eskisehir_de_Ali_ismail_i_Kayseri_de_adaleti_oldurduler_.html
>>

türkiye'de akp seçmeni birdenbire yokolmayacaktır. akp seçmeninin akp örgütüyle birlikteliğinin değişmezliği akp çekirdeğiyle, akp'yle uzun süre yandaş olmuşların yanıltıcı öngürüsüdür. akp'nin içinden de, akp'nin dışından da yeni bileşimlerin ortaklaşa ve uzlaşık birlikteliği akp'yi durduracaktır.

gezi'den bu yana vurguladığımızı yinelemekte yarar vardır: akp zulüm etmeden yönetemez. zalimlerin sürekliliği düşünülemez. akp'nin içinde ağırdan gelişen sorgulayıcı öğelerin açığa çıkmayacağını düşünemeyiz. ola ki, akp'nin içinden sorgulayıcılar yoksa, akp tümüyle tarihin içinde sonlanır.

21 ocak 2015, college station, texas.

20 Ocak 2015 Salı

akp güç gösteremedi.

17-25 aralık darbesi sonlandı mı? akp'nin hırsızlıkları aklandı mı; ötelenir mi?

türkiye'nin siyaset gündeliğinde tbmm'nin çözümleyici konumdan uzaklaştığı günlerden, oylamalardan biri daha geride kaldı. görünürde tbmm belirleyici ve işliyor. gerçeklikte ise tbmm akp'nin tutsaklığında yaşıyor. akp'nin sürekliliğinden önce, akp'nin gününü kurtarma oylamasından akp istediğini aldı mı? akp bugünkü oylamayla ne aklanmıştır; ne de güç gösterisi yaşamıştır. tbmm'deki oylama sonuçları akp'yi bitirici olmamıştır ama, akp'nin üzerine düşen kara gölge akp'yi tümden sarmalamıştır. akp hırsızlıkla örtünmeyi yeğlemiştir:

<<
     "AKP'li vekiller 4 eski bakan için vicdanlarını sıfırladılar"
   http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/191219/AKP_li_vekiller_4_eski_bakan_icin_vicdanlarini_sifirladilar.html
>>

akp gerilemektedir. 2015 seçimleri gerilemeyi durdurmayı getirir mi; yoksa, gerilemeyi hızlandırır mı? akp'den kopmayan ama, akp'nin yönetimiyle karşıtlaşacak bastırılmış ya da yetersiz ve tedirgin siyasiler olduğu açıktır. akp'nin hedeflerinden kopmayan ama, akp'nin işleyişinden, türkiye'nin yönlenmesinden kuşkulu ve karşıt olan akpliler açığa çıkar mı? akp'nin içinden sorgulanmadan akp sonrası türkiye uzaktadır. akp'den sonraki türkiye'nin yakınlaşması siyasetini "hırsızlık" sorgusundan öteye taşımak gereklidir.

2015 seçimlerini, akp'nin, içinden sorgulanmadan aşması hergün zorlaşmaktadır. akp'nin bugün kazanmadığını bilen akpliler neden ve nasıl ortaya çıkar? seçim süreci ve seçimlerle bu sorunun yanıtını alacağız.

20 ocak 2015, college station, texas.

7 Ocak 2015 Çarşamba

paris'te özgürlüğe saldırılmıştır.

paris'te yaşanan saldırı: acıdır, üzücüdür demenin çok ötesindedir. özgürlük kavramının islâm'ın gündeliğinde de, tarihinde de belirleyici olmaması gerçekliktir:

<<
     "Charlie Hebdo attack: Manhunt after 12 killed in Paris"

      http://www.cnn.com/2015/01/07/europe/france-satire-magazine-gunfire/index.html
>>

avrupa'nın özgürlük olanaklarıyla avrupa'da özgürlüğü yoketmeyi, kısıtlamayı düşünenlerin yanlış yerde oldukları açıktır. 

müslüman anlayışında yaşam "sınav"dır ve müslüman hergün sınanmaktadır. bugün paris'teki sınamadan müslümanların başarısız olduklarını gördük. özgürlükçülerin tepkisinin yoğunluğu olağandır. beklenen ise: müslümanların saldırıyı ve saldırganları açıkça karşılarına almalarıdır; gecikmeden, kuşkusuz ve özgürlükçülerden yana, özgürlük adına. 

saldırganların azlık oldukları açıktır: çoğalmalarını önlemekte müslümanlar da öncülük etmelidir. yoksa, uzun süreli karanlık bir süreç yaşanacaktır öngörüsü sıradan sayılmalıdır.

7 ocak 2015, izmir.

bekâroğlu neden geriden geliyor?

akp'nin kuruluşuna ilişkin bitmeyecek kuşkular, sorgulamalar süregidecektir. abdurrahman dilipak'ın durduk yerde öne çıkışına ek ya da katkı olarak bugün de bekâroğlu'nun açıklamaları var:

<<
     "AKP kurulurken bazı isimler gelip Erbakan'ı tehdit etti"

      http://t24.com.tr/haber/akp-kurulurken-bazi-isimler-gelip-erbakani-tehdit-etti,282909
>>

önemli olan bu açıklamaları veri olarak almaktan öteye sorgulamaktır. bekâroğlu neden bugün açıklıyor bunları?

tamamlayıcı soru da şudur: bugünkü yeni oluşumlarda benzeri ilişkiler nasıl ve kimlerle işliyor? akp'nin dağıtılması uğraşında kimler korkutuyor; kimler korkarak siniyor? on yıllar mı bekleyeceğiz öğrenmek için? 

7 ocak 2015, izmir.