savaşın gerçekliğini yaşayanlar bilir. savaşın dışındakiler ise bir o yana, bir bu yana tutundum sanır.
cumhuriyet tarihinin son isyanı sokaklarda yaşanıyor. önceleri kırsalda yaşanmış isyanların sonlandırılması sürecinde sokaklarda yaşananlardan nereye varılır? demokrasi, özgürlük bir sonrası değildir; o çoktan geride kalmıştır bugün.
sokaklardan iktidara varılmadığını bilmeyenler bugünden yarına öğrenir mi?
kıyam oluyordu; oldu derken sokakları yangın yerine çeviren çözümsüzlükten sonra; şimdi de, ışid'e karşı tarihin en büyük zaferini kazandık sevinci mi olur? akıllar bunca mı karışık kimilerinde?
olanların sonunda, kendini gönüllü tbmm dışına atanların siyasi sorumsuzlığunu tarih unutmaz.
bu noktadan sonra "provokasyon"du, "oyuna" geldik açıklama mı olur? çok açıktır ki, tükeniş olmayacaktır ama, elli yılın kazanımının mirasyedi gibi tüketildiği ortadadır.
yaşananlar "iç savaş" değildir. bunu iyi bellemek gerekir. yaşananlar çözümsüzlük ve çaresizlik öfkesidir. öfkenin duygudan öteye akıllı davranışı getireceğini boşuna bekleyenler de vardır. ülkesine bunca yabancılaşmış; kendi gerçekliklerini ya da duygusal yanılsamalarını öfke diye sokaklarda yaşayanların yanlış yönlendirmeleri anlamaları da, kabullenmeleri de beklenmemelidir. yaşam bir biçimde süreceğinden: "deneyim" dedikleri yenilgiden yeni öfkelere yönelmeleri yeni yenilgilerden öteye sonlanma olur.
onca kargaşadan, arada unutulmaması gereken türkiye gerçekliklerini kıyıda tutmamız gerekir:
<<
"Hüda-Par: Devletin olmadığı yerde vatandaş kendi önlemini alır"
http://t24.com.tr/haber/huda-par-devletin-olmadigi-yerde-vatandas-kendi-onlemini-alir,273220
>>
"hüda-par"ın söylediği toplumsal gerçeklik midir bugün? devlet yokolmuş mudur? öfkeyle öyledir diyenler, devleti yaşadığında anlar varolduğunu yarın birgün. burası açık. benzeri biçimde, devletin yokluğunun getireceği doğa yasalarını da ırak'takiler, suriye'dekiler uzunca süredir yaşıyor; daha da yaşayacakları ise ayrı sorundur. diyarbakır'da devletin yokluğunda yaşanacak içsavaş türkiye'nin gerçekliğine dönüşür mü? evet demek için öfkelilerden ve sorumsuzlardan olmak gerekir. devleti yoksayanların, yoksayacakların hangi duvara çarpacaklarını söylemek gereksizdir.
2013'te "çözüm" diye inandırıcılığı ve etkileyecilikleri olmayan "akiller"in, her anlamda, türdeş olmadıklarını biliyoruz. ortaklıkları tümden yoktu demek yanlış olur. ortaklıkları nelerdi? akp'yle olmaktan ve çözümde akp'nin önderliğini yeğledikleri tek ortaklıklarıydı. tarih önünde sorumludurlar. bugün akp'ye uzaklıkları, o gün akp'yle olabilirliği örtemez. ayrıca, tamamlayıcı ortaklıkları ise bugün de acıklı yaşanıyor: yetkileri de, güçleri de, görevlilikleri de kendileriyle kısıtlıydı. 31 mayıs 2013'ten bu yana danışılmaya değer bulunmayışlarını geriye gidip de değiştirmek zordur.
bugün ise, o günkü konumlarında bunları söylemiş olmanın yinelenmesine gerek yoktur. türkiye gerçekliğinden uzak olduklarını, güçlerinin kendileriyle kısıtlı olduğunu, eniyi birazı açığa vurmuş:
<<
"Akil İnsanlardan "sağduyu" çağrısı"
http://www.yenisafak.com.tr/gundem/akil-insanlardan-sagduyu-cagrisi-690928
>>
dün türkiye toplumunda karşılığı, temsil gücü olmayanların bugün söylediklerini kim dinler? kendi kendine çağrı kendilerini bağlar belki.
8 ekim 2014, college station, texas.